Dış Politikada Kriz Yönetimi

Uluslararası İlişkiler Teorileri, Dış Politika Analizi, Güvenlik, Strateji ve Jeopolitik, Türkiye'nin Dış ve Güvenlik Politikaları ile Avrasya'da (Orta Asya, Kafkaslar, Karadeniz) Siyaset ve Güvenlik

15 Mart 2011 Salı

FRANSA 'SOYKIRIM'I TANIDI - TÜRKİYE'DEN FRANSA'YA SERT TEPKİ

FRANSA 'SOYKIRIM'I TANIDI - TÜRKİYE'DEN FRANSA'YA SERT TEPKİ 
Dışişleri Bakanı Cem'in TBMM'de yaptığı konuşma...
23 Ocak 2001
Cem, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, "Fransa'ya düşmanca değil akılla cevap vereceğiz. Türkiye kendisine kötülük edeni unutacak değildir. Ama bir düşmanlık havasına girmek, tepki göstereyim derken kendi menfaatimize zarar vermek. Bunları elbette yapmayacağız" dedi. 
 
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in, TBMM'nin 23 Ocak 2001 tarihli 47. birleşiminde yaptığı konuşma şöyle: (23 Ocak 2001) BAŞKAN (Başkanvekili Nejat ARSEVEN)  Sayın milletvekilleri, Fransız Parlamentosu tarafından kabul edilen ve hepiniz adına ifade ediyorum ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından kabul edilemez Ermeni soykırımı tasarısı hakkında gündemdışı konuşan üç sayın milletvekilimizin konuşmalarına cevap vermek üzere, Dışişleri Bakanımız Sayın İsmail Cem; buyurun efendim. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)
DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Kayseri)  Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; öncelikle, söz almış üç değerli mensubumuza, Türkiye Büyük Millet Meclisi mensubuna teşekkürümü sunmak istiyorum. Hakikaten, meselenin en önemli, can alıcı noktalarına ve hepimizin ortak hassasiyetine değinmişlerdir. 
Ben, kısaca, gelişmeyi, gelişmeleri özetlemek istiyorum; daha sonra, bugünkü konumumuza değineceğim. Fransız Parlamentosunda öteden beri mevcut olan bu yanlış, bu hesaplı yaklaşımlar, son iki yılda hızlanarak gelişmiştir ve biz, bu iki yıl içinde, Türkiye olarak ve son oylama öncesi de dahil olmak üzere, Türkiyemizin bütün ilgili kurumları, kuruluşlarıyla ciddî bir çalışmayı gerçekleştirdik; konuşulacak her şey konuşuldu, hem de her düzeyde konuşuldu. Cumhurbaşkanımız, eylül ayında, Fransa Cumhurbaşkanı Chiraca bu meseleyi önemle getirdi ve Fransadan bu hataya düşmemesini istedi. Cumhurbaşkanı Chiracın elinden gelen her şeyi yapmasını istedi ve oradaki gördüğümüz biz, Cumhurbaşkanlığı olarak, elbette, böyle bir teklifin yasalaşmasına karşıyız; ama, bu, Meclisin işidir, bizim fazla bir diyeceğimiz, etkimiz olamaz gibi bir yaklaşım oldu. Başbakan düzeyinde, sonra Cumhurbaşkanı düzeyinde tekrar mektup yazıldı. Ben, sayısız diyeceğim, ama, üçünde uzun uzun, muhatabım Dışişleri Bakanına her şeyi anlattım; benzer bir cevap aldım. Daha sonra ilgili birçok bakanımız, işadamlarımız mektup yazdı, işadamlarımız bizzat gitti, Türkiyede iş yapan Fransızları harekete geçirdi. Askerimiz kendi muhataplarıyla temas kurdu; Millet Meclisimiz, Millet Meclisi Başkanımız, milletvekili arkadaşlarımız, milletvekili heyeti... Yani, söylenecek her şey söylendi ve işin gerçeği şu: Bunu bir resmî beyan olarak değil; ama, her zaman muhataplarımızdan dinlediğimiz, Fransada bölgesel seçimler, belediye seçimleri yaklaşıyor; bu Ermeni asıllı Fransız topluluğu çok güçlü, çok iyi örgütlenmiş vaziyette, birçok büyük belediyede başkanlık onların oyuyla tayin olunacak; dolayısıyla, biz, bu işi tasvip etmiyoruz, ama, bir şey de yapamıyoruz. 
Şimdi, açıkça söyleyeyim; böyle mazeret olmaz. Bu mazeret, kabul edilebilecek bir mazeret değildir ve hele hele, Fransa gibi 1789 ihtilalinin ilkelerini yaşattığını söyleyen, kendini böyle bir adaletle, insanlık değerleriyle özdeş göstermeye çalışan bir millet açısından, kendi milletvekillerinin mecliste yaptıkları, maalesef, bir utanç belgesi olmuştur; çünkü, bunun adaletle ilgisi yoktur, tarihle, gerçekle ilgisi yoktur, hukukla ilgisi yoktur. Yapılan eylem, bu, bir yerde kendi işleri, fazla ayrıntısına girmek istemiyorum, ama, aldıkları bu karar, doğrudan doğruya, Fransız anayasasının da ihlalidir. Nitekim birçok hukukçu bunu söylüyor, birçok yazar bunu yazıyor. 
Şimdi, biz, şöyle bakıyoruz: Bunları söylediler, meclisin işi dediler, bizim yetkimiz yok dediler, buna karşıyız dediler... Şimdi, eğer istiyorlarsa, karşı olduklarını göstersinler. Karşı olmak, Türkiyenin de hoşuna gidecek sadece birkaç tane beyanatta bulunmak değildir. Karşı olmak, eğer samimiyseler, Anayasaya aykırı bu yasayı, Anayasa Mahkemesine götürmektir; bu da onların işidir. Biz kendi işimize bakacağız; ama, eğer samimiyseler, bunu yaparlar. 
Fransa ve Türkiye çok uzun yüzyıllardan bu yana ilişkide olmuş; hatta, bu uzun yılların büyük kesitinde iyi ilişkide olmuş iki ülkedir, iki medeniyettir ve Fransa ile Türkiyenin tarihinde, hem de yakın tarihinde, çok güzel örnekler de mevcuttur. Şunu da belirtelim, biz, elbette, Fransız Halkını hedef olarak almıyoruz ve almayacağız. Böyle bir düşmanlık yaklaşımı içinde olmak bize yakışmaz ve elbette olmayacağız; ama, herkes şunu bilmelidir ki, Türkiyeye kötülük edeni, Türkiye, unutacak değildir. Türkiye, bu kötülüğün karşılığını da akıl çerçevesinde, sükûnetle, kararlılıkla elbette verecektir. (DSP sıralarından alkışlar) Üstelik, Fransa tekin memleket değildir. Bunu Fransızların, Fransız hükümetinin... Çünkü, bizim böyle Fransaya düşmanlık, Fransız Halkı... Böyle bir şey bize yakışmaz ve biz bunu düşünmeyiz dahi. Bu olayın gelişmesinde rol alan ya da buna mani olmayan Fransız yöneticileri şunu bilmelidir ki, yaptıkları hareket, Fransa özelliğindeki bir ülkede fevkalade tehlikelidir; çünkü, Fransa, Ermeni terörizminin çok canlı olduğu bir memlekettir. Fransada, geçmişte, 6 Türk diplomatı Ermeni teröristleri tarafından şehit edilmiştir. Malum Orly katliamında 8 Türk ve Fransız vatandaşı öldürülmüştür. Fransa tekin memleket değildir; çünkü, bütün Avrupada, yabancı düşmanlığının, Türk düşmanlığının, Müslüman düşmanlığının en etkili olduğu ülke, maalesef, Fransadır. Bütün Avrupada, bu düşmanlık üzerine bina edilmiş partiler içinde en güçlüsü, Fransadaki Le Penin partisidir. Fransada, böyle şakalar, böyle oyunlar yapmaya gelmez; yarın öbür gün, bütün Fransada bir terör dalgasının yükselmesine, Fransızlar tanık olur.
Tabiî, Türkiye olarak, Sayın Fransız Büyükelçisini çağırdım ve ilk gece söyledim, bizim, Fransa�da yaşayan 300 000den fazla vatandaşımız mevcuttur. Bu tarz düşmanlık belgeleriyle, bu tarz yanlışlarla, kışkırtıcılık olarak bunu algılayan sapıklarla, o vatandaşlarımızın hayatı, o vatandaşlarımızın can güvenliği, mal güvenliği, bir yerde tehlikeye girmektedir ve bunun sorumlusu, bundan doğabilecek bir hadisenin sorumlusu, doğrudan doğruya, bu yanlış kararı teşvik eden, alan ve mâni olmayan kimseler olacaktır.
Şimdi, Türkiye olarak biz ne yapacağız; dediğim gibi, bir defa yanlış yapmayacağız; yani, bir düşmanlık havasına girmek, tepki göstereyim derken kendi menfaatımıza ziyan vermek; bunları, elbette yapmayacağız. Fransız halkı, bütün halklar gibi bizim dostumuzdur, bu bilinçle hareket edeceğiz. Ancak, şunu da söyleyeyim, Türkiye olarak biz, meşru müdafaa hakkımızı kullanacağız ve kullanmaktayız. Meşru müdafaa hakkı, yani, Türkiyemizin, devlet olarak, devlet düzeyinde aldığı ekonomik kararlar; bunları alırken, elbette, bize, böyle, hemen bir düşmanlık sergileyebilmiş parlamentoların insafına, Türkiye olarak, elbette, biz, savunmamızın en önemli alımlarını itimat etmeyeceğiz. Elbette, biz, ekonomik büyümemizin, haberleşme sistemlerimizin en önemli unsurlarını, bize düşmanlık edebilen ve bu düşmanlığa mâni olamayanların, yarın, öbür gün ne yapacağını kestiremediklerimizin insafına ve tercihine bırakmayacağız. Elbette, Türkiye olarak, meşru müdafaa hakkımızı, kendi ekonomimizi, kendi insanımızı koruma hakkımızı, sonuna kadar kullanacağız. 
Sayın milletvekilleri, biz, haklıyız; bu konuda, bu davada, haklı taraf biziz; vicdanen haklıyız, tarih bakımından haklıyız ve biz, hiçbir şekilde, bu haklılığımız görülmedi diye, kimilerinin istediği, beklediği yanlışlara da düşmeyecek kadar akıllı bir milletiz ve Türkiyenin hakkını da, Türkiyenin hukukunu da, kimselere yedirmeyiz. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)
Türkiyeye düşmanlık politikası gütmekten, Türkiyeye karşı düşmanlık hareketlerinin yapılmasına mâni olmamaktan, bugüne kadar, kimse bir şey kazanmamıştır. Bugüne kadar, Türkiyeye düşmanlık yapan, bu düşmanlıktan kazanmamıştır; Türk Halkına yanlış yapan, Türk Halkını rencide eden, haksızlık yapan, bundan kazanmamıştır. Biz, Fransanın, bu yanlışı yapanları doğru yola getirmesini, bu yanlıştan ders çıkarmasını ve geleceğe dönük bir siyah lekenin iki ülke arasında genişlememesini istiyoruz ve şunu da söylüyoruz: Türkiye olarak, biz kendimize güvenmekteyiz, biz tarihimize güvenmekteyiz, öyle, eski tarih şimdikileri ilzam etmez falan gibi lafları biz kabul etmiyoruz; biz, bin yıllık tarihimizin en iyi tarafıyla da, iyi olmayan tarafıyla da sahibiyiz; ama, bu meselede, bizim çekinecek, utanacak, sıkılacak hiçbir tarafımız yoktur. (DSP, MHP, ANAP ve FP sıralarından alkışlar) 
Saygılar sunuyorum efendim. (DSP, MHP, ANAP ve FP sıralarından alkışlar) 
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
 


KAYNAK: TBMM TUTANAKLARI (23.1.2001 - 47. BİRLEŞİM)
(23 OCAK 2001)